Translate

5 Temmuz 2016 Salı

Hırkalı Köyü'nde Kahvehane Kültürü, Göç ve Kitap...

Hatırlayabildiğim kadarıyla 1980'li yılların ilk yarısında Hırkalı Köyü'nde iki tane kahvehane, 3 tane bakkal dükkanı  vardı.

Bunlar, kuzey mahalle leblebbaşında Mümin'in kahvesi, güney mahallede ise Pamuk Veli'sinin kahvesiydi. Bakkal olarak da, bakkal Hüseyin, Hacıahmet ile kahvehaneci Mümin'in birer dükkanı vardı.

Benim Hırkalı'da ilkokulu bitirip, Çataloluk'ta Ortaokula başladığım 1980'lerin ortalarında köyün nüfusu  600'ü aşmıştı. Köy genç ve çocuklarla dolup taşıyor, kahvehanelerde oturacak yer bulunmuyordu. Biz çocuklar için fırsatını bulup içeri girmek ve orada bir oralet eşliğinde Hikmet Şimşek yönetimindeki pazar konserinden sonra Kara Şimşek seyretmek çok büyük bir lükstü.

Hırkalı Köyü 750 metrelik bir rakıma ve genellikle kıraç topraklara sahip Manisa'nın Demirci ilçesine bağlı  tam bir Anadolu köyü. 1980'li yıllarda köylünün geçimi büyük ölçüde, tütün yetiştiriciliği ve hayvancılığa dayanıyordu. Meyve ve diğer bitkisel ürünler ya ikinci plandaydı, yada ticari olarak çok fazla bir değer ifade etmiyordu.

Köyün ilkokulu cıvıl cıvıl çocuk sesleriyle yankılanır, köy meydanı nitelğindeki Koca Harman ile Kuzey Mahalle çıkışındaki Cevizli Harman  çocukların çelik çomak, muşu, futbol ve yakar top oyunlarına sahne olurdu. 23 Nisan'da köylüler çocuklarını görmek için okulun bahçesindeki çam ağaçlarının diplerinde toplanırlar ve büyük bir gururla çocuklarının gösterilerini izlerlerdi. Ebeveynlerini gören çocuklar daha da aşka gelir, alabildiğine gür bir sesle şiirlerini okurlar, alkışlar eşliğinde yoğurt yeme, yumurta taşıma ve çuval yarışı yapar, Nasreddin Hoca, Keloğlan gibi tiplemelerle mini tiyatro gösterisi icra ederlerdi. O döneme ait unutamadığım bir anım var. İlkokul birinci sınıfta boyum küçük olduğu için Necdet Hocam beni  okul merdiveninin yanındaki korkuluk duvarının üstüne çıkarmış ve tamamı bir kıtadan oluşan şiirimi okutturmuştu. Şiir hala hatrımda:

Ben bir küçük askerim,
Vatanımı beklerim,
Eğer düşman gelirse,
Kafasını ezerim.

O günden bugüne yıllar çok çabuk geçti. O zamanki çocukluk arkadaşlarım, İstanbul, İzmir, Manisa ve Ankara'ya kimi okudu gitti, kimisi liseden sonra kestirmeden hayata atıldı. Gençler iş ve aş umuduyla her biri başka şehirlere göç etti, evlendi ve çoluk çocuğa karıştılar.

Hacı Ahmet'in, Bakkal Hüseyin'in ve Mümin'in dükkanları, Mümin'in ve Pamuk Velisi'nin kahvehaneleri ardısıra kapandı. Kimisi müşteri azlığından, kimisinin de sahibi vefat ettiği ve bu işi sürdürecek birilerinin olmayışından kapanmak durumunda kaldı.


Hırkalı Köyü Kahvehanesi-Koca Harman
Köyde insanlar genelde ya kahvehanede yada camide biraraya geliyor. Cami çıkışlarında kısa süreli hal hatır sormalar, kahvehanelerde ise maçlar, seçimler, tütün paralarının ne zaman verileceği, tüccarın koyuna ve keçiye ne kadar fiyat biçtiği ve tabii ki köyde ve yakın civarda olup bitenler harman edilip savuruluyor. Kısaca köylerde kadınların kendi içlerinde kurduğu ağın dışında, erkeklerin anadolu ajansı burada yayın yapıyor.

Aradan geçen 30 yılda Köyde çok şey değişti. Tütün yetiştiriciliğine önce kota geldi, şimdi yok denecek kadar azaldı. Nüfus 600'lerden 300'lere kadar düştü. Kuzey mahallenin cevizli harman tarafında onlarca ev virane haline geldi. Güney mahallede de durum pek farklı değil. Köyde yeni evler, köy meydanının üst tarafında kalan Yeni Mahalle'ye doğru yapılmaya başlandı.

Köylünün başlıca gelir kaynağı tütünün yerini zeytincilik aldı. Sadece köyde yaşayanlar değil, büyük kentlere göç eden köylüler de atalarından kalan tarlalara zeytin ektiler. Geçmişe göre asıl değişim, köyde kalanların ekseriyetini olyuşturan köylülerin bağkurdan emekli olması veya yaşlılık aylığı alması. Gençler azaldı, çocuklar azaldı. Yaşlılar da maaşa bağlanınca eskisi kadar çalışmaya da ihtiyaçları kalmadı.

Kahvehane'de Bir Akşamüstü....
Köyün muhtarı Garip'e soruyorum:

-Köyde çocuk nüfusu nasıl ?
-Buradaki ilkokul 5-6 sene önce kapandı. Şu anda taşımalı eğitim ile 28 çocuk Çataloluk'a gidiyor. Ama 5-10 sene sonra ne kadar kalır bilmiyorum.

Köy meydanındaki kahvehanede muhtar, köyün imamı ve birkaç arkadaş ile birlikte oturuyoruz.


Muhtar, köye yapılan aşevinden ve burada Ramazan ayında 20 günü iftar verildiğinden bahsediyor. Kapanan ilkokul binasının nasıl değerlendirilebileceğini, köye Hırkalı dışında yaşayan köylülerimizin maddi katkıkarıyla diktiğimiz Türk bayrağından ve örnek köy kapsamında köy yollarına döşenen taşlardan konuşuyoruz. Muhtar, köye verilen  bu hizmetlerde, Manisa ve Demirci Belediyeleri ile Kaymakamlığın ve İl Özel İdare'nin verdiği desteği belirtmeden geçmiyor.

Muhtar'a;

-Bu kahvehane ne zaman yapıldı?
-10 sene kadar oldu ama tam hatırlamıyorum.
-Girişe bir tarih yazdırsan iyi olurdu Garip ağbi

diye takılıyorum Muhtar'a.

Beraber bayram için boyası ve düzenlemeleri yapılan Kahvehanenin içini geziyoruz. Gözüme bir kitaplık ilişti, doğrusu çok sevindim. Demek burda kitap okunuyor diye düşündüm. Ama kitaplığın içinde; onlarca cilt Ana Britanica ile yine farklı isimlerde birkaç çeşit ansiklopedi var.

-Artık ansiklopedileri kimse okumuyor, gerçekten okunabilecek kitaplar konsa daha iyi olmaz mı? diye soruyorum.

Muhtar da,

-Olur tabii. Ama ben bunları bulabildim diyor.

Ben de,

-Bulursak koyar mıyız kitaplığa dedim?

Muhtar,

-Tabii. Niye olmasın?

dedi.

Kapanan kahvehanelerden sonra köy meydanında, hem muhtarlık, henüz tam olarak işlevini yerine getiremese de kitap okuma salonu olarak çok iyi olmuş Köy Kahvehanesi.

Bakkal ihtiyacı dışarıdan gelen seyyar bakkallardan, Çataloluk'tan ve Demirci'den karşılanıyor. Kurulan aşevi, hem köyde yapılan düğün yemeklerine, ölenlerin ardından hayır yemeklerine ve Ramazan'da iftar yemeklerine ev sahipliği yapıyor.

Kahvehaneler, köyde sözlü tarihin ve kültürün yaşatıldığı, dışarıdan gelen misafirlerinin ilk ağırlandığı, çay ve kahve ikramının yapıldığı mekanlar. Siyasetçiler için de bulunmaz bir imkan, onlarca insana aynı anda görüşlerini açıklayabilecekleri bir yer.

Sigara yasaklanalı kahvehaneler de dumansız ve adeta daha yaşanabilir yerler haline geldi. Köy kahvehanesine, bayram ve düğünlerin kalabalık zamanlarını  saymazsak, normal zamanda 20-30 kişi geliyormuş.

Köye dışarıya göç edenlerden dönüş olur mu? Emekli olunca belki ama yine de zor.

Benim gibi ata toprağından kopamayanlar ve anılarını tazelemek isteyenler ömrü yettiğince ziyaret edecektir. Ama bizim çocuklar ve onların çocukları gelirler ve büyük büyük dedelerinin topraklarına sahip çıkarlar mı? Doğrusu bilmiyorum.

Ama köy kahvesindeki ansiklopedilerin kaldırılıp yerine gerçekten okunabilecek, ortaokul, lise seviyesinde ve genel kültürle ilgili roman, hikaye ve kitapların konması şart.

Başlangıç için 150 kitap yeter. Ben köyden İzmir'e dönünce kendi kitaplarımı gözden geçirmeye başlayacağım. Sizin de bu türden kitaplarınız varsa, katkıda bulunmak ister misiniz?

6 yorum:

  1. Abicim emeğine sağlık. Köklerimizi unuttuğumuz bu Zamanlarda köy hayatını ve çocukluğumuzu ne kadar özlediğimizi hatırlattığın için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Aslında hepimizin içinde küllenmiş bir köy özlemi var. Sadece biraz aralayıp üflemek gerekiyor. Belki sürekli yaşayamasak da, bağları devam ettirmekte fayda var.

    YanıtlaSil
  3. Şehirdeki insanların büyük çoğunluğu, apartman komşusunu dahi tanımıyor. Bu nedenle köyler komşuluğun, birbirine bağlılığın, saflığın ve doğallığın halen yaşandığı nadir yerler.

    Birçoğumuzun da içinde oralara dönme isteği var aslında. Köy hayatına çok uzak olsak da senin yazınla biraz olsun bulunduğumuz yerden uzaklaşıp, sakinliğe ve dinginliğe adım attık. Eline sağlık ... Uğur Sülün

    YanıtlaSil
  4. Birol yazını ilk günkü gibi bir daha okudum.

    YanıtlaSil