Translate

29 Haziran 2016 Çarşamba

Yaşam Maratonu ve Çentik...

İnsan dünyaya geldiğinde “start” noktası belli, “finish” çizgisinin nerede olduğunu bilmediği bir yaşam maratonunun içinde buluyor kendini. Biraz Wings for Life’a benziyor. Yakalama aracı sizi nerede yakalarsa, yarış sizin için orada bitiyor ama yakalanmayanların ki hala devam ediyor. Ama şurası kesin ki, herkes er yada geç mutlaka yakalanıyor. Şansımız yaver gider, ayağımız takılıp başımıza bir şey gelmezse yaklaşık 70-80 yıllık zaman kredisi ile geliyoruz dünyaya. 

Dünya hancı, biz yolcu iken, bu krediyi nasıl değerlendireceğiz? Aslında bütün hikaye buna nasıl bir yanıt verebileceğimiz ile ilgili.

İnsanın inancı, felsefesi, yaşadığı ekonomik, sosyal ortam ve çevre dünyaya bakış açısını da biçimlendiriyor. Kimisi savaşla, terörle dünyayı cehenneme çevirmeye çalışırken, kimileri de dünyayı daha yaşanabilir bir yer haline getirmeye çalışıyor.

Amerikalı sanatçı ve yönetmen Morgan Freeman insanlığın, Afrikalı bir anne çocuğuna "Tabağındaki yemek bitecek!" diye bağırdığında kurtulacağını söylüyor.
Dünyadaki gelir dağılımındaki çarpıklık bir cümlede ancak bu kadar güzel özetlenebilirdi.

Kendi gücü ve imkanları ölçüsünde, dünyayı daha güzel ve yaşanabilir bir yer haline getirmek için çabalayanların sayısı çoğunluğa eriştiğinde kötülerin alanı daralacak.  Hansel’in dönüş yolunu bulabilmek için geçtiği yerlere çakıl taşlarını atması gibi, bizim de hayatta geçtiğimiz yerlerde bir iz bırakmamız, bir çentik atmamız gerekiyor.

Tarihe baktığımızda; bunu kimileri hanlar, hamamlar, çeşmeler, okullar yaparak, kimileri de yer çekimini keşfederek ve elektriği icat ederek yapmış. Şimdilerde Higgs bozonunu bulmak ve bu suretle dünyanın nasıl oluştuğunu anlamaya çalışan insanlar CERN’de gece gündüz çalışıyor.

Elbette herkes büyük bir keşif yada icat yapamayabilir. Ama bir fakire yardım edebilir, kanserle, omurilik felci ile savaşan, kimsesiz çocukları kol kanat olmaya çalışan vakıflara destek olabilir, maddi durumu olmayan bir öğrencinin elinden tutabilir.  Önümüz Ramazan Bayramı en azından büyükler ziyaret edilebilir ve gönülleri alınabilir.

Özetle; bu yaşamdan geçip gittiğimizde mezar taşımızdan başka –ki o da bizim olmuyor, muhtemelen çocuklarımızın eseri olacak- mutlaka bir eserimiz daha olmalı ki arkamızdan hayırla yad edecek birileri olsun. Bu hayırlı bir evlat da olabilir, hayırlı bir eser de. Tercih sizin.

Bu nedenle, iş işten geçmeden, gücümüz ve kuvvetimiz yerindeyken bir çentik atalım hayata.

İşte centikat blog’unun çıkış hikayesi bu.

2 yorum:

  1. Aklımıza bir getirebilsek bir gün öleceğimizi işte o zaman kalp kırmayacak ve daha verimli kullanacağız bize bahşedilen hayatı. Biz insanoğlunun tek problemi bu HİÇ ÖLMEYECEK GİBİ YAŞAMAK.

    Güzel yazı....
    Saadet Duygu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hepimiz için istisnasız son durak var. Bizim hatırlamıyor oluşumuz yada yokmuş gibi davranmamız sonucu değiştirmiyor. Bu nedenle, bu gerçeği kabul etmeli, ama sahip olduğumuz sınırlı zaman dilimini en iyi şekilde ve insanlığa yararlı şekilde geçirmeliyiz. Tabii ki kalp kırmamak da en başta geleni...

      Sil