Benim ilkokul çağım.
Okuldan çıkınca, eve koşar, önlüğü attığım gibi cevizli
harman yerine arkadaşlarla oyun oynamaya giderdim.
Annem, eve giriş ve çıkış anında denk getirebilirse, ipliği
iğneye bana geçirtirdi.
Bu benim için kolay ancak bir an önce bitirilmesi gereken
bir işti.
Aradan on yıllar geçti. Mekanı cennet olsun, annem 2008 yılında rahmetli oldu.
Eşim de bu işleri ya kendi başına hallettiğinden yada
ihtiyaç duymadığından benden pek bir şey istemedi.
Bir gün kayın validem bize geldiğinde, “Oğlum, gözlüğüm
yanımda değil. Şu ipliği iğneye bir takıverir misin?” diye sordu.
İğneyi ve ipliği elime aldım amma velakin, bir türlü ipliği
iğneye geçiremedim. İğne mi küçülmüştü? Yoksa, benim gözlere mi bir hal
olmuştu?
Telefon kamerasını kullanarak, bu işi bir şekilde çözdüm.
Nasıl olsa günlük hayatımı etkilemiyor diye pek de
önemsemedim.
Daha sonra, ilaç
prospektüslerindeki yazıların samimiyetinin arttığını ve karışmaya başladığını,
ardından gazetelerdeki küçük yazıları blok halinde okusam da zorlandığımı fark
ettim.
Erteleye erteleye nihayet geçen yıl göz doktoruna gittim.
Önce bir yarım saat kadar ters-düz E, V, C, O gibi harfleri
okutturdu.
Gözüne el feneri tutulmuş tavşan gibi, o cihazdan bu cihaza
epey bir muayeneden geçtim.
Sonunda bir reçete yazdı. Uzak, yakın ve astigmat. Derece
1,5-2 arası.
Sizde geç bile kalmış, yaş aldıkça gözlerin bozulması
normal.
Bak benim de aynı dedi. İçin için göz doktorlarının niye hep
gözlüklü olduğunu eskiden beri merak ederdim, merakım giderilmiş oldu!
Saatsiz bir saat bile geçiremeyen ben, gözlük denilince
tüylerim diken diken oldu.
Bir bir ortaokuldan, liseden ve üniversiteden gözlük takan
arkadaşlarım aklıma geldi: Bülent Büke, Murat Alkan ve Ekrem Kara gibi…
Onlar ta çocukluklarından başlamışlardı bu nesneyi takmaya.
Algıda seçicilik denilen şey kendini gösterdi. Kadın, erkek, çocuk gözlüklü insanlara dikkat eder oldum.
Bir Cumartesi, Mehmet’imi doğum günü kutlaması için bir
arkadaşına bıraktım, dönüşte Atasun Optik’e uğradım.
Satış temsilcisi Bora epey ilgilendi.
Korkularımı anlattım, hiçbir çerçeveyi beğenmedim, hoş zaten
beğenmek de istemiyordum.
Sonunda zor da olsa çerçevesiz
bir gözlükte karar kıldık.
Eski reçeteye göre hem uzak hem
de yakın siparişi verdik, ama Bora “Abi, bifokal olsun, iki gözlük taşımamış
olursun” dedi.
Bora’ya “Ben yarın yeniden göz
doktoruna uğrayayım, hem bifokal konusunu sorayım hem de reçete aynı mı kontrol
ettireyim, üzerinden neredeyse bir yıl geçmiş” dedim.
O da tamam abi Pazartesi haberleşiriz dedi.
Yeniden doktora gittim.
Büyük bir nezaketle buyur etti
içeri.
Daha önceki prosedürü tekrar
ettik. Hafiften derecelerde artış olmuş.
"Gözlük alıp kullanırsanız iyi
olur. Gözlüğü de bifokal alın, daha önce hiç gözlük kullanmadığınız için böyle
alırşırsanız, zorluk çekmezsiniz" deyiverdi.
Geçen geldiğimde, bir başkasıyla
konuşmuştum sanki. Zira, tam tersini söylemişti.
8 ayda ya teknoloji çok
gelişmişti yada doktoruma bir yerlerden bir ilham gelmişti.
Fazla takılmadım. Atasun Optik’i
aradım.
Bora çıktı telefona.
“Sen haklı çıktın, doktor da
aynısını söyledi” dedim.
Akşam uğrayıp, bifokal gözlüğe göre ölçüleri yeniledik.
4-5 gün sonra gözlük geldi.
Gözlerimin önünde, iki oval cam duruyor.
Bir akvaryumun içinden dışarı seyreder gibi garip garip
bakıyorum etrafa.
Eve geldim, deneme yapıyorum.
Selfie çekiyorum, fena değil, hatta karizmatik de
duruyordu.
Yazılar fazla büyümüştü.
Minik yazılar netleşti. Televizyondaki insanlar enine
büyüdü.
Yanıma yaklaşan insanların yüzlerini pürüzsüz görmeye alışmış
olan ben, artık yılların yüzde, alında ve şakaklarda bıraktığı izleri, vadileri
ve tümsekleri çok net bir şekilde görmeye başladım.
Şimdiye kadar gözlerim bana her şeyi olduğundan çok daha iyi
mi göstermişti?
Yoksa, benden gerçekleri gizleyerek ihanet mi etmişti?
Belki de hiçbiri. Doğanın yasaları işliyordu.
İnsan nelere alışmıyor ki, mutlaka ben de alışacağım.
Daha çok kitap okuyup, daha çok yazacağım.
Lazım olan sadece biraz zaman….
Birol ben gözlükle üniversitede tanıştım.
YanıtlaSilGüzel bir yazı ortaya çıkmış.Zevkle okudum.
Sağlıcakla kal...
Teşekkür ederim Hasan hocam.
YanıtlaSilYakışmış hocam devam :)
YanıtlaSilSağol Gülçin.
SilDostum, sağlık için insan her şeye çok kısa sürede kabullenerek alışıyor. Üstelik gözlük de sana yakışmış. Güle güle kullan. Ama bu gözlük olayını bile yine enfes bir yazıyla bize aktardın ya. Helal olsun sana.
YanıtlaSilSevgili Dostum Ali, ismini yazmasan bile, yazdığın yazıdan seni tanıyabiliyorum. İyi ki varsın. Kalem döndüğünce yazmaya çalışıyorum. Teşekkürler.
SilBirol uzun zamandır sitene bakmıyordum bu gün bi göz atayım dedim küçük konulardan güzel bi hikaye çıkmış eline sağlık.
YanıtlaSil