Translate

9 Ağustos 2016 Salı

İnciraltı Kent Ormanı Koşusu..

Cuma günü sabah telefonum çaldı. 

Telefonun diğer ucunda Hitay;

- Birol, hafta sonu müsaitim, uzun zamandır yapamadığımız şu koşuyu artık yapabiliriz. Programın nasıl?
-Uygun. Yarın sabah 06.30'da İnciraltı Kent Ormanı'nda olabilir misin?
-Tabii ki. 
-Tamam o zaman. Orada görüşürüz. 

Telefonu kapadıktan sonra, aklıma geçen yıl Hitay'la yaptığımız bisiklet turu programı geldi. Son dakika İzmir'e Turizm Bakanı gelince, o gelememiş, ben de Gaziemir Aktif Pedal Grubuyla bisiklet sürmeye gitmiştim. İnşallah bu kez birlikte bir etkinlik gerçekleştirmeyi başarabiliriz diye düşündüm. 

Ege Maraton'dan arkadaşlarım Ali Osman ve Ender'i, akabinde Alihan ve Hakan'ı aradım. Onlar dünden koşmaya razıydı. Anlaştık ve bir aksilik çıkmazsa bu kez Cumartesi günü 6 kişi koşacaktık. 

Ender daha önce Yeşilyurt'da oturuyordu. Şimdi ise Karşıyaka'da. Benimle takılan herkes bir yerlere gidiyor. Daha önce, hep birlikte yürüdüğümüz Yunus da Manisa'ya taşınmıştı. Şimdi ise Ender. Acaba benden mi kaynaklanıyor diye düşünmedim de değil. :)

İzban, Vapur veya otobüsler Ender'in sabah 06.00 da Karşıyaka'dan İnciraltı'na gelmesi için pek uygun değildi. Bunlardan birini denese bile geç kalma ihtimali oldukça yüksekti. O nedenle,  sabah gidip arabayla onu alacaktım.

Cumartesi sabahı erkenden düştüm yola, geleneksel çorba faslından sonra istikamet Karşıyaka İskele olmak üzere kontağı çevirdim. Yolda bir bisikletli gördüm, karanlıktan süzülerek geliyor ve karşıdan karşıya geçiyor. Ne zamandır bisiklet süremediğim için içim cız etti. Yakışıklım, ars
lan oğlum Mehmet'e de bisikletinin çalınmasından sonra henüz yenisini almamıştım. Birlikte yaptığımız mini bisiklet turları yarım kalmıştı. Bugünden tezi yok almalıyım artık diye düşündüm. 

Bu düşüncelerden sıyrılıp,  radyoda sabah mahmurluğunu attıracak bir kanal  bulmaya  çalıştım.  Radyodaki yorumcu, Fenerbahçe başkanının basketbolda doğru yaptığını ve desteklediğini, futbolda ise yanlış yaptığını  söyleyerek bir biri ardına  eleştirilerini sıralıyordu. Taraftarlardan geçen yıllara göre daha fazla kişinin başkanın istifasını istediğini söylüyor. Açıkçası bu kanal beni pek sarmıyor, birkaç zappingten sonra TRT Türkü kanalındaki sazlı-sözlü türküler eşliğinde Karşıyaka İskelesi'nin tam karşısına park ediyorum. 

Biraz erken gelmişim. Ender'in gelmesine daha 15 dk vardı.  Ender'e mesaj atıp, dışarıda tur atmaya başladım. Sabahın köründe ayakta olanlar, fırıncılar, taksiciler ve sabah sanki uzak bir yolculuğa hazırlanan  6-7 motorcu kasklarını takıyor, kulakları enlenmiş ve ensesi kalın köpekler de "buralar bizden sorulur" edasıyla cadde de fink atıyorlardı. 

Tam saatinde 06.00'da Ender geliyor. Ender'le son görüşmemizin üzerinden neredeyse 2 ay geçmişti. Sarılıp hasret gideriyor, hal hatır soruyoruz. 

Sonra arabaya binip, Altınyol ve Fuar sapağı güzergahından Konak'a geldik. Nerde olduğunu öğrenmek için Ender Ali Osman'ı aradı, o da sahile çıkmak üzereydi. Onu da yoldan aldık, 10 dakika içinde İnciraltı Kent Ormanı'ndaydık.  

Hitay ve peşisıra Alihan da damladı. Hitay ilk kez böyle bir koşuya katıldığı için biraz gergin ve heyecanlı görünüyordu. Ona temponun düşük olacağını ve diğer arkadaşlar tempoya kendilerini kaptırırlarsa bile birlikte devam edeceğimizi söyledim. Biraz rahatladı gibi. 

Hakan gelmedi, telefon ettim açmadı. Buluşma saatinden 10 dk geçince "ders düştü" deyip biz 5 kişi programımıza devam ettik. Hakan beden eğitimi öğretmeni. Gelseydi, ısınma hareketlerini o yaptıracaktı. Gelmeyince o iş bana düştü. 7-8 dk temel ısınma hareketlerinden sonra, 7 pace ile koşmaya başladık. 

Koşarken Kasım'daki İstanbul Maratonu ve 2017 Mart'ındaki Runatolia maratonuna kayıtlarından, bir ay sonra gerçekleşecek İzmir Yarı Marratonu'ndan konuştuk. Kent Ormanı'ndan Barış Manço köprüsü istikametinde ilerlerken birkaç dakikalık canlı yayın yaptık face'de. Geçen yıl Ali Osman koşu virüsünü bana bulaştırmıştı, ben de Alihan ve Hakan'a. Ender'in kanında geçmişten gelen epey bir koşu virüsü varmış. Bugün de Hitay son kurbanımız. Ona da bulaştı. 

Daha koşu alanından ayrılmadan, sabahları erken kalkıp koşmaktan ve sağlık için ne denli önemli olduğundan bahsetmeye başladığına göre virüs kana ulaşmış demektir. Artık iflah olmaz. 😀

Barış Manço köprüsüne varınca oltayla balık yakalamaya çalışan bir avcıdan fotoğrafımızı çekmesini
rica ettik. O bizi çekti, sonra biz de onları. Biraz daha ilerleyince Ali Osman tempoyu artırdı, geri kalan dörtlü bir süre sohbet halinde koşuya devam ettik. Ender, İzmir Yarı Maratonu sonrası rüyasında turşu gördüğünü, kalktığında turşu yiyince gözlerine fer geldiğini, bütün bunların ise koşu esnasında içtiği sekiz şişe suyun elektroliz dengesini bozmasından kaynaklandığını söylüyordu. 

Mesafe 3,5 km olduğunda,  Hitay  yorulduğunu ve artık daha fazla koşamayacağını söylüyordu. Ben öndeki gruba seslendim;

-Siz devam edin, biz biraz yürüyeceğiz. Gelecek tur size katılırız. 
-Tamaaam!

Artık tempo baskısı kalkmış, Hitay ile yürümeye başlamıştık. Hız azalınca etrafımızda çiçek açan ağaçların güzelliğine dikkat kesilmeye ve ciğerlerimizin en ücra köşelerine kadar işleyen deniz kokusunu hissetmeye başladık. Fırsat buldukça da bu güzellikleri ölümsüzleştirmeye çalıştık. 

Bu arada, her halinden profesyonel olduğu belli olan bir bayan atlet sabah antrenörü eşliğinde idman yapıyordu. Hem bisiklet kullanıp hem de koşu yaptığına göre duatlon yada triatlon antremanı yapıyor olmalıydı. Muhtemelen 4 pace ile koşuyordu ama antrenörü "daha hızlı" diye bağırıyordu. Tabii bizim koşu ile onun yaptığının tek ortak yönü Yaradanın bir olması! Profesyonellik ile amatörlük arasındaki fark bu olsa gerek!

Bu atlet geçen yıl benim lisansım olmadığı için halk kısmına katılabildiğim İzmir Duatlonu'nu hatırlattı. Hitay'a İzmir duatlonunun 5 km koşu, 20 km bisiklet ve 2,5 km koşu şeklinde olduğunu ve sadece lisanslı sporcuların kabul edildiğinden bahsettim. Gelecek yılki duatlona yeterli hazırlık yapabilirsek katılabileceğimizi,  çocuklar kategorisinde  oğlum Mehmet'in de katılmasını istediğimi söyledim. 

Pek yorum yapmadı ama gözlerinden "Önce şu koşma işini bir becerelim. Duatlon için henüz erken" mesajını okudum. 

Biz ayaklarımızı koşturmaktan ziyade sözcükleri koşturduğumuz için, arkadan önce Ali Osman, sonra Alihan geldi ve bize tur bindirdi. Birkaç dakika sonra Ender de bize yetişti ama koşmayı bırakıp bize takılmayı tercih etti. 
Finish'e geldiğimizde saatlerimiz, koşanların  10-12 km, Hitay ile ikimizin ise koşu-yürüyüş karışık
8,6 km yol katettiğimizi gösteriyordu.

Son selfilerimizi çektikten sonra Alihan Kent Ormanı otoparkında bizden ayrıldı. Ali Osman "Kipa'ya gidip kahvaltı yapalım" önerisini getirince, kısa bir konsültasyon sonrası öneriyi oy birliği ile kabul ettik. 

10 dakikalık bir yolculuğun ardından arabaları Kipa'nın karşısına park edip içeri girdik. Sabah 5-6 kişi dışında pek kimse yoktu. Kipa personeli rafları düzenliyor, yeni güne başlamanın hazırlıkları ile meşgul oluyorlardı. 

Kahvaltı gayet minik ve  klasik bir tabakta self servis şeklindeydi.  Kahvaltı tabaklarımızla sandalyelerimize oturunca, herkesin mimiklerine ve gözlerine  görevini başarıyla yerine getirmiş olmanın huzuru ve mutluluğu aksediyordu. 

Sonradan öğrendiğime göre beden eğitimi öğretmenimiz Hakan uykuyla olan mücadelesinde mağlup olmuş ve tüm bu güzelliklerden mahrum kalmıştı. Onun için bir başka sefere dedik. 

Bu koşuda, endorfin kurbanları arasına Hitay'ı da katmış, koşu virüsünü ona da bulaştırmış olduk. Daha nice  yeni kurbanlara, hep birlikte nice güzel ve sağlıklı koşulara!

13 yorum:

  1. Çok güzel bir yazı . Yenilerini bekliyoruz. Sevgiler .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arkadaşlarla birlikte olunca koşular daha bir güzel oluyor. Benim bütün yaptığım; gerçek olayları betimleyen bir hikayeyi kaleme almak.

      Sil
  2. Arkadaşına destek olmanız beğendim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hitay, benim misafirimdi. Birlikte yola çıktıklarımızı yolda bırakmak bize yakışmaz. Biz de ilk başladığımızda, 10 km koşmuyorduk. 1-3-5-10 böyle gidiyor...
      Her şey zamanla...Yorumun için teşekkürler Hasan hocam.

      Sil
  3. Birol Kardeş seni Atletizm Federasyonuna Başkan yapmalı. Öyle tatlı anlatıyorsun ki...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağolun Hocam. Amacım bir farkındalık oluşması. A.J. Reb Materi'nin şöyle bir özfeyişi var; "So many people spend their health gaining wealth, and then have to spend their wealth to regain their health." Tarih tekerrür etmek zorunda değil. Hem refahımızı hem de sağlığımızı birlikte sağlamanın bir yolu olmalı. Bu yolun inşaasında minik de olsa bir kakımız olursa ne mutlu bize... Motive edici yorumlarınız için teşekkürler..

      Sil
  4. Ömür, aslında Hakan da gelse ekip tam olacaktı. Ama nasip değilmiş. Bir başka zaman telafi edeceğiz. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  5. Ne güzel anlatmışsın Birol, insanın sabah erkenden kalkıp koşası geliyor ama aynı zamanda içimden de "yok ya ben yapamam" diye de baskın bir ses yükselmiyor değil .. :)) Gerçi sen sonradan da koşuya başlanabileceğini, o virüsün insana bulaşabileceğini ispatlarcasına paylaşımlarını sıralıyorsun. İyi ki de öyle yapıyorsun, böylece pek çok kişiyi yüreklendiriyorsun, koşma olmasa bile yürüyüş yada bisiklet sürmeye teşvik ediyorsun. Dilerim ders düşmeden pek çok arkadaşınla pek çok kulvarda koşarsın... Yazılarını da bizlerle paylaşırsın... :)

    YanıtlaSil
  6. Teşekkür ederim Hatice. İnsanların harekete geçmesi için, biraz istek ve biraz da motivasyon yeterli. Yapabilirsin demek bile pek çok engeli ortadan kaldırıyor. İnsanın sınırları hayal ettiğinin çok ötesinde. Anlamak için harekete geçmek gerekiyor. ��

    YanıtlaSil
  7. Hikayenin içinde olmasam da yaşamış gibi oldum.

    YanıtlaSil
  8. Amca cok süper bi orgazısyon yapmışsınız spor asktır her inssn yapamz bende uzun zaman yaptım ama sımdı fırsat bulamıyoruz miraç

    YanıtlaSil
  9. Zaman buldukça değerlendirmeye çalışıyoruz. Miraç teşekkürler.

    YanıtlaSil