Hep merak ettiğim ancak gitmenin bir türlü nasip
olmadığı şehrimiz Konya idi.
Mayıs ayının ilk haftasında, koşu arkadaşım Ali Osman Şapçı Konya’da iyi bir koşu organizasyonu olduğunu, 2023 yılında kendisinin katıldığını ve istersem birlikte katılabileceğimizi söyledi.
Hiç tereddütsüz kabul ettim ve Konya Yarı Maratonu web sitesinden kaydımı yaptırdım.
Zübeyde Hanım Koşusundan... |
Konya Yarı Maratonu’nda 21K, 10K yarışları ile 3K’lık Halk Koşusu vardı. Biz 10K’yı tercih etmiştik.
Güzelbahçe'de Balıkçı'da... |
24 Mayıs aynı zamanda bizim evlilik
yıldönümümüzdü. Sabah erkenden kalkıp alışveriş yaptım, eşime çiçek aldım ve
ailece kahvaltı yaptık. Akşam üstü de Zehra ile evlilik yıldönümümüz anısına Güzelbahçe’ye
balık yemeğe gittik.
Akşam 20.00’da tren hareket edecekti. Bir
gün önceden hazırladığım çantamı aldım, eşim ve oğlumla vedalaştıktan sonra
metro ile Basmane Garı’na yarım saat önce varmıştım Mavi Treni görünce 30 yıl
öncesine Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki yıllarıma gittim.
O zaman da mavi trenle saatlerce yolculuk yaparak memleketim Manisa’ya
giderdim.
Üniversite nasıl bitecek? Sonra iş?
Evlilik? Çocuklar? derken, geriye dönüp baktığımda, zihnimde bütün bunların
yaşam filmimde kare kare geçişi canlandı.
Trende 3. vagon 32 numaralı koltuk
benimdi. Bir sırt çantası ile koşu ayakkabımın yer aldığı küçük bez torbayı
koltukların üstündeki bagaj bölümüne yerleştirdim. Benden başka kimse yoktu.
Dağdan indim şehre misali, trenin vagonlarını, lokomotifini incelerken, acaba
Ege Maraton’dan başka koşucular da gelir mi diye etrafı kolaçan ediyordum.
On beş dakikaya kalmadı, Ege Maraton’dan
Hüseyin Polat, İbrahim Selek, Yıldıray Bölükdemir ve eşi Özlem Bölükdemir
geldi. Sohbet ettik, elbette o anları da fotolarımız ile tarihe not düştük 😊
Konya Yolcuları... |
Çiğli durağından binecek olan arkadaşım Ali Osman’a
rötar olduğunu ve biraz gecikebileceğimizi yazdım. Tren görevlilerinde biraz
stres var gibi gözükse de bu tür durumlara karşı bağışıklıklarının olduğu belli
oluyordu. Ben bu konuya pek takılmadım,
30 yıldır beklemişim, bir iki saatin lafı olmaz diye düşünüyor, görevlilere
yüklenen birkaç yolcuyla konuşarak onların dikkatini başka konulara çekmeye
çalışıyordum.
Lokomotif ve vagon yarım saat içinde
beklediğimizden çok daha hızlı geldi. Yolculuğumuz başladı. Daha sonraki
duraklarda, Ege Maraton Spor Kulübü üyeleri çoğunlukta olmak üzere Konya Yarı
Maratonu’nda ter dökmeye hazır onlarca koşucu trende yerlerini aldılar.
Sabah Kahvaltısı'ndan Manzaralar |
Yolculuk esnasında trende dikkatimi çeken;
kondüktör tarafından her duraktan binen yolcuların biletinin bir karekod
okuyucu makine ile kontrol edilmesi, inecek olanlara da eşyalarını unutmamaları
konusunun hatırlatılması oldu. Lokanta gece 01:00’de kapanıyor ve sabah
06.30’da açılıyor.
Lokantanın olduğu vagon en arkada olduğu
için koşucular sabah erkenden çay içmek için bizim vagondan geçiyorlardı. Önce
lokantanın henüz açılmadığı haberi geldi, sonra bir şekilde görevli bulundu.
Ben 07.30 civarında gittiğimde de hala çay yoktu. Nihayet 15 dk sonra demlenmiş
çaylar geldi ve “Taa Rize’den Gelen” çaylarımızla kendimizi aynı karede
buluşturduk.
Meteoroloji’ye göre Cumartesi ve Pazar yağmur yağabilirdi. Bu nedenle, çok yağmur bastırırsa diye yanımıza yağmurluk bile almıştık. Sabaha karşı havada birkaç bulut varsa da hava gayet açık görünüyordu.
Sabah saat 09.00 civarında Konya Garı’na varmıştık. Trenden inenler, ya otellerine yada koşu kitlerinin dağıtılacağı Konya Kılıçarslan Meydanı’na gidiyordu. Google Maps’e göre Otelimizle Gar arasında 3 km, Gar ile Kılıçarslan Meydanı arası 1,2 km kadardı. Ali Osman ile biz önce koşu kitlerini almak için Kılıçarslan Meydanı’na yürüdük.
Poğaçamızı beğendiremedik :) |
Yolda giderken, bir köpek takıldı peşimize, aç olduğunu düşünüp biraz poğaça verdiysek de yemedi. Anladığımız ya karnı toktu ya da onun menüsünde poğaça yer almıyor ve yemiyordu.
15 dakikalık bir yürüyüşün ardından, 10K Koşu kitleri için sıraya girdik. Önce bir taahhütname imzaladık, göğüs numarası, tişört ve son olarak da çiplerimizi aldık. Bu koşu da ilk kez, bir organizasyon verdikleri çipin koşu sonunda geri alınacağını söyledi. Bu durum bana ilginç gelse de, daha sonra yurtdışında koşmuş olan arkadaşlar, yurtdışında bir koşucuya bir çip verildiği, her koşuda aynı çip ile göğüs numarasının eşleştirildiğini söylediler. Aslında kaynakların israf edilmemesi adına iyi bir uygulama. Belki ileride ülkemizde tüm koşu organizasyonları böyle bir çip sistemine geçerse, ekonomimize küçük de olsa bir katkı olur.
Konya'da Bisiklet Tramvayı |
Koşu kitlerimizi aldıktan sonra, 15-20
dakikalık bir yürüyüşün ardından Lotus Otel’e vardık. Oda girişi için henüz
vakit erken olduğundan, çantalarımızı otelin emanetine bıraktık ve kenti
turlamaya çıktık. Mevlana Meydanı, Sultan Cami ve Mevlana Türbesi’ni gezdik.
Mevlana Türbesi yerli ve yabancı pek çok
ziyaretçinin akınına uğruyor. Dua edenler, şadırvana metal para atanlar,
sakal-ı şerifi camekânın dışından koklayıp yüz sürenler, elinde bayrağı olan
rehber eşliğinde gezen turist kafileleri..
Gezerken, Mevlana’nın şu sözlerini duyar gibiyim:
Mevlana Türbesi ve Müzesi'nden Birkaç Kare |
Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları
örtmede gece gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi
görün, ya göründüğün gibi ol.
Kötü bir döneme girdiğinde ve her şey sana karşı gibi göründüğünde, bir
dakika bile dayanamayacakmışsın gibi geldiğinde sakın pes etme, çünkü işte
orası gidişatın değişeceği yer ve zamandır.
Mevlana Türbesi, aynı zamanda bir müze
niteliğinde. Mevlevilerin giydiği elbiseler, kullandığı eşyalar, musiki
aletleri, el yazması Kuran-ı Kerimler, Makâlat, balmumu heykeller…
Kısaca Mevlana ve Mevlevilikle ilgili
aradığınız neredeyse her şey burada…
Geçmişe doğru 800 yıllık bir yolcuğun
ardından karnımız acıktı. Nezih Konya Mutfağı’nda etli ekmek, ayran ve saç
arası tatlısı yedik. Ardından Lotus Otele gelip gelişi güzel eşyaları otele
yerleştirdikten sonra, saat 14.00’te Kılıçarslan Meydanı’ndan Çatalhöyük’e
gidecek olan otobüslere yetişmek için yola çıktık.
Konya Büyükşehir Belediyesi’nin tahsis
ettiği bir otobüse bindik. Tren yolcuğundan üzerimde kalan yorgunlukla tam
uyuma moduna girmişken, büyük bir gürültüyle uyandım. Bizim otobüs kavşaktan
dönerken, Nissan marka bir binek araba otobüsle kaldırım arasına dalmış ve
ciddi hasar almış. Allah’tan can kaybı olmadı. Bir yarım saat kadar bekledik.
Bu esnada sıkılan ve bırakıp gidenler oldu. Ali Osman da bir ara “Yarın
yarışımız var. Otele mi dönsek?” dediyse de, “Buraya kadar gelmişken, Çatalhöyük’ü
görmeden gitmeyelim” dedim. Nihayet, yeni bir otobüs geldi. Yaklaşık bir
saatlik yolculuğun ardından, Çatalhöyük’e vardık.
Çatalhöyük'ten Manzaralar |
Çatalhöyük, M.Ö 7.500-5.500 yılları arasında tarihlendiriliyor. Bu ziyaretten, aklımda o dönemdeki insanların yaşadıkları evin bir köşesine ölülerini gömmeleri, daha sonra ölenleri de yine aynı yere gömmeye devam etmeleri. Daha önce de, Göbekli Tepe’yi ziyaret etmiştim. Kazılar ve kazı yöntemi birbirine çok benziyor. Çatalhöyük’te o dönemin, evlerinin replikaları yapılmış, dar kapı girişleri ve küçük evler olduğu görünüyor. Kazılar, kazıdan elde edilen buluntular dijital ve görsel olarak iyi tasvir edilmiş, Türkçe ve İngilizce olarak seslendirilmiş durumda.
Yaklaşık 2 saatlik ziyaretin ardından,
geldiğimiz otobüsle dönüşe geçtik. Yolda Çağrı ve Osman adında iki yeni koşucu
arkadaşla tanıştık. Osman daha çok ultra koşuyor, Çağrı ise yol koşuları. Ben
henüz havuzda “25 metre yüzebildiğimi” ancak belki bir gün “half ironman” yapabileceğimden
bahsettim. Şu an için komik görünse de, yeni tanıştığımız arkadaşlar bu işin
olabileceğini söylediler. Nitekim, Çağrı, Jonas Deichmann isimli Almanya
doğumlu bir ekstrem sporcunun, 120 gün peş peşe tam ironman için rekor kırmaya
çalıştığını ifade ederek, bana instagram linkini gönderdi.
Jonas Deichmann, Çağrı ve Osman |
Dönüşte, yine acıkmıştık. Ertesi gün yapacağımız
koşu öncesinde karbonhidrat yüklemesi için Ali Osman’a bir yerlerden makarna bulup onu
yemeği teklif ettim. Ancak, ister kebabçı, ister sulu yemek servisi olan
lokantalar olsun, doğru düzgün makarna yiyebileceğimiz bir yer bulamadık.
Gezerken, Mülkiye’den koşucu arkadaşım
Osman Kurt ile karşılaştık. O da Ankara’dan ailesiyle gelmiş, okuldan koşudan
biraz muhabbet ettik. Bir fotoğraf çekip mülkiye koşu grubundan paylaştık.
Makarna bulma operasyonumuzun
başarısızlıkla sonuçlandığından emin olunca, Bolu Lokantası’nda Bıçak Arası
pide ile 1 litre ayran içmeye karar verdik.
Akşam, “koşucu ayini” olarak ertesi günü giyeceğimiz, tişört, ayakkabı,
saat, çorap, gözlük, nabız bandı, göğüs numarası, çip gibi hazırlıklarımızı
yaptıktan sonra sabaha dinç kalkabilmek için erkenden uyuduk.
Sabah 06.15 civarında ayaktaydık. Otel lobisinin bir bölümü aynı zamanda kahvaltı için de kullanılıyor. Yumurta, zeytin, peynir, domates, çay gibi klasik bir kahvaltı yaptık. Bir gün önce kendi özel arabasıyla gelen Tolga Tay ve ekibiyle kahvaltıda bol bol sohbet ettik.
Emine Bayrak |
Ankara’dan yarışmaya katılan ve yaş
grubunda ikinci olan Master Koşucu Emine Bayrak yarış öncesinde canlı yayında
“40 yıldır koşuyorum. Spor, sağlığa çok iyi geliyor. İlla ki, koşu olması gerekmiyor ama
koşamıyorsa, yürüsünler ama evde oturmasınlar. Biraz dizim ağrıdı, yoruldum
diye bırakmasınlar” diyerek duygu ve düşüncelerini paylaştı.
21K önde ve 10K koşucuları arkada olmak üzere Start noktasında sıralandık. Beklerken, TRT canlı yayın yapıyordu, biz de İstanbul Yıldırım Atletizm Kulübü Başkanı Zihni Ademoğlu ile sohbet ediyorduk. Koşularda adet olduğu üzere, Konya Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay il içinden, il dışından ve yurtdışından yarışmaya katılanlara teşekkür içeren kısa bir konuşma yaptı. 09.10’da 21K koşucuları start aldı. Saatimi koşu moduna aldım, 09:15’te 10K koşucuları olarak koşuya başladık. Koşunun ilk dakikalarında bir yığılma oldu, aradaki boşluk ve aralardan ilerleyerek kendimi yolun biraz daha tenha bir bölümüne attım. İlk kilometreyi 05:35, ikinci kilometreyi 05:57 pace ile geçtim. Ancak, antreman eksikliğini hissetmeye başladım. Pace yavaş yavaş 06:30’a doğru çıkmaya başladı.
6. Kilometreden 9. Km’ye kadar eğim yavaş ancak istikrarlı bir şekilde yükseliyordu. Nabız 160’ları göstermeye başlayınca, hızımı 06.45’lere kadar düşürdüm ama hiç yürümedim. 10.500 metrelik yarışmayı 06.24 pace ve toplam 1 saat 6 dakika 38 saniyede tamamlamış oldum. 2017 yılında Antalya’da 10K’yı 52 dakikada koştuğum dikkate alındığında Konya 10K koşusu iyi bir performans olarak değerlendirilemese de bu ara yüzmeye odaklandığımdan ve koşu öncelik sırasında biraz geride kaldığından sonuç sürpriz olmadı.
Finish noktasında, ilk olarak ikram standından bir şişe su aldım. Ardından çipi teslim edip, döktüğümüz terin mükafatı olan madalyamı boynuma taktılar. Daha sonra, makarna, çorba ve erzak paketi (muz, kek, tost, mevye suyu) aldım. Makarna ve çorbayı yedim. Erzak paketini tren yolculuğu için ayırdım.
Otelde eşyaları toplayıp emanete verdik. Ardından, İstiklal Harbi Şehitleri Abidesi ve Panorama Konya Müzesi’ni ziyaret ettik. Panorama Konya Müzesi de şehrin her yerinde parkında, bahçesinde, ticaretinde olduğu gibi tamamen Mevlana ve Mevlevilik üzerine kurulmuş. Yurtiçinde ve yurtdışında yer alan Mevlevihaneler, kimler tarafından yaptırıldığı, özellikleri, günümüzdeki durumu ile Mevlana ve Şems-i Tebrizi’nin yaşamı üzerine tasvirler yer alıyor.
Konya’daki her bir saatimizi dolu dolu değerlendirdikten sonra otelden eşyalarımızı alıp Konya Garı’na doğru yola çıktık. Koştuğumuz yetmiyormuş gibi her yere yürüyerek gittik. 32 bin adım atmışız ve “ayaklarıma kara sular indi” ifadesinin vücut bulmuş halini yaşıyorduk. Biz dönerken, Galatasaray taraftarları maç için Konya’ya geliyordu.
Akşam 18.30 civarında Konya Garı’ndaydık.
Ege Maraton’dan arkadaşlarla yeniden biraraya geldik. Akşam trende kimisi
Fenerbahçe-İstanbulspor maçını izliyor, kimisi sohbet ediyor, kimisi de
hafiften uyku moduna giriyordu. Yarım günün sonunda ve 18 durakta yolcu
indirip, bindirdikten sonra İzmir’e döndük.
Çok güzel olmuş Tebrik ederim
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilBirol kardeşim kutlarım.Gitmis kadar olduk.Farklı bir insan olduğunu biliyordum ama bu yazıyı yazabilmek başka bir maharet gerektiriyor.Seninle çok vakit geçirdiği için Ali Osman'ı kıskandım.Saglıkla,muhabbetle...
YanıtlaSilİsminizi de bağışlarsanız, süper olur. Yada google hesabınızla girerseniz, otomatik görünür. Ali Osman duymasın :)
SilAyaklarınıza sağlık Birol,çok güzel anlatmışsın seneye inşallah bende katılacağım.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. ✌️
SilKalemine sağlık Birol Bey, gitmiş kadar oldum. Tebrik ediyorum.
YanıtlaSilAbdullah MANAP
Abdullah hocam, siz de olsaydınız çok daha güzel olurdu. Umarım, seneye birlikte gideriz. Etkinlik esnasında da, arayıp sormanız büyük incelikti. Herşey için çok teşekkürler. 👍
SilBirol azmini takdir ediyorum. Paylaşım için teşekkür ederim.
YanıtlaSilİsminizi yazmadığınız için isminizle hitap edemiyorum. Güzel dilekleriniz için teşekkür ederim.
SilBirolcum çok güzel bir yazı ve haftasonu olmuş. Spor, kültür, tarih ve sosyalleşme hepsi bir arada. Tekrar tebrik ederim. Hitay Baran
YanıtlaSilDaha önce birlikte, Antalya ve İstanbul'a gitmiştik. Daha sonraki koşulara da birlikte gidebiliriz. Kültür, sanat ve spor hepsi birlikte çok daha keyifli. Elbette, daha güzeli, bu ortamı insanın sevdiği dostlarla birlikte paylaşması. Düşünce ve değerlendirmelerin için teşekkür ederim.
SilKonya yolculuğumuz bu kadar güzel anlatılamazdı, Kaleminize sağlık, Bir başka yolculukta bir başka Yarışmada yine beraber olmak güzel anılar biriktirmek, ümidiyle,
YanıtlaSilAysel Hanım, sizinle ve Ege Maraton ailemizle birlikte böyle güzel bir koşuda ter dökmek büyük keyifti. Azminizle ve başarılarınızla genç kuşaklara örnek oluyorsunuz. Daha nşce güzel koşularda birlikte olmak dileğiyle. 🏃🏽♂️🧿✌🏽
YanıtlaSil